Uzun süredir bir blog yazmadığımı farkedince sizler için bu sefer teknoloji konularından dışarı çıkarak artık 2. mezuniyetimin arefesinde olduğum Uluslararası İlişkiler’e dair ve ülkemiz için önemli olan bazı konularda da bir kaç satır yazmak istedim.
Erenköy nedir desek, etrafı mansura, alev kayası, Selçuklu Türk köyleri ve en azılı EOK’cıların bulunduğu Rum köyleri ile sarılmış bir mücadele destanının yazıldığı yerin adıdır diyebiliriz.
1955 yılında başlayan EOK saldırıyla beraber Kıbrıs Türk’ü için yıllarca süren varoluş mücadelesi bir ölüm kalım savaşına dönüşmüştür. 1958 yılında Türk Mukavemet Teşkilatını kuran Kıbrıs Türkleri her ne kadar kendisini en cesur şekilde savunmak istese de, EOK’cılar karşısında Türklerin o dönem EOK’cılar tarafından yapılan tam teçhizatlı saldırılarına cevap verecekleri bir teçhizat ve ekipmanı bulunmaması nedeniyle oldukça zor koşullarda savaşmak zorunda kalmışlardır
Teşkilat üyeleri, tamamen kendi zekalarıyla derme çatma su borularıyla yaptıkları silahlarla bu savaşı kazanamayacaklarının tamamen farkındaydı. Erenköy’ün deniz kenarında olmasından ötürü kendi aralarında tamamen ciddi bir inisiyatif alarak, balıkçı tekneleri ile Anamur kıyılarına hareket ettiler.
Bu zorlu süreçte tamamen kendi başına aldıkları inisiyatif ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de desteğiyle, ilk silah sevkiyatını başarılı bir şekilde gerçekleştirdiler. Tabi bu sevkiyat öyle bir sevkiyat oldu ki, Kıbrıs Türk’ünün zor günlerinde derin nefes almasını sağladı.
Bu inisiyatifi alan kahramanların da isimlerini buraya yazmak gerekir. Bu denli büyük vazifeyi gerçekleştiren kahramanlar; Celal ve Vehbi Mahmutoğlu kardeşlerdi.
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’ın eski danışmanı Sayın Sabahattin İsmail twitter üzerinden yaptığı açıklamasında ise, bu 80 km’lik mesafenin hiçbir zaman gündüz vakti yapılmadığını, hemen hemen hepsinin sabaha karşı 5-6 sıralarında yapıldığını dile getirmiştir. Yolculukların gece yapılması sebebiyle de Rum askerlerine hiçbir zaman yakalanamadıklarını dile getirmiştir.
Tabi bu görevi ifa eden 2 kahramanımız Asaf Yılmaz ve Hikmet Rezvan ise şehit düşmüştür.
Zaman içerisinde bölgeye yapılan sevkiyatlar sayesinde tonlarca mühimmat ve 600 kadar üniversite öğrencisi de bölgeye çıkabilenler arasındaydı.
Bu harekatın en hassas noktası ise, bölgede bulunan hiçbir aile Türkiye topraklarına gitmek istemedi ve köyünü de terk etmedi. Bölgeye çok fazla mühimmat ve üniversite öğrencisi gelmiş olsa da bölgeden hiçbir zaman hiç kimse ayrılmadı.
8 Ağustos 1964 tarihinde, garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahale eden Türkiye Cumhuriyeti, Rum milli muhafız ordusunu geri püskürttü ve bu esnada uçağı Rumlar tarafından isabet alan Yüzbaşı Cengiz Topel ise, her ne kadar yaralı bir şekilde paraşüt ile yere inmeye başarsa da Rumlara esir düşerek işkence yapılması sonucunda şehit düşmüştür.
Yüzbaşı Cengiz Topel’in şehit düşmesi ile alakalı incelemelerde bulunan doktorun beyanları Rumların nasıl kural tanımaz ve hayvanca tavırlar içerisinde olduğunun en bariz göstergesidir.
“Eşref Düşenkalkar, “Türk doktorların ve Birleşmiş Milletler askerlerinin huzurunda Topel’in cesedini dikkatle incelediğimde, sol gözünün Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve her iki kolunun pazusunun matkapla delinmiş olduğunu gördüm. Edep yerleri ezilmiş, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakılmıştı. Sol ayağı da kırılmıştı. Bunlar yetmezmiş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsü yarılmış ve çuval diker gibi yeniden dikilmişti İç organlarını çalmışlardı, akciğeri ve kalbi noksandı” der”.
(Vehbi Zeki Serter, Kıbrısta Rum – Yunan Saldırıları ve Soykırım, ATASE, s.231-236 içinde)
Bölge de yaşanan savaş sonrası, Erenköy’e sıkışan halk, Rumların her türlü baskısına göğüs germiş ve ekmeğini paylaşmayı da çok iyi bilmiştir.
Bugün bizler, Erenköy’e gitmek istersen maalesef geçemiyoruz. Ayrıca Erenköy’de bir yerleşim de söz konusu değil. Şu anda sadece askerlerimiz bulunuyor ve Erenköy’ün 1960’lı yıllarda yapılan bir okulu ise şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz askerimiz kullanıyor.
5 Kasım 2021 tarihli çıkan bir habere göre, Kıbrıs’ta yeni açılacak olan Yeşilırmak Sınır Kapısı ile, 15 km uzaklığında bulunan Erenköy’e ulaşım artık haftanın 3 günü olacak şekilde gümrük kontrolsüz sağlanabilecek.
Ayrıca buna askeri teçhizat bulunmamak kaydı ile ailelerin de geçmesine müsaade edildi.
Tabi Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel’e bunları yapan bir kavmin, bu hareketini uluslararası ilişkiler anlamında nasıl bir klasik realizm veya neoklasik realizm düşüncesinde olacağını zamanla göreceğiz.
Bir sonraki blog’ta görüşmek dileğiyle;