Posts in Uncategorized

Bir Aralar Detay Maxinet Vardı. Ona Ne Oldu?

Herkese Merhabalar;
Şöyle bir arşivlerimi kurcalardım da 2018 yılında yazdığım bir köşe yazısı vardı. Yazdığım yazı da açık açık arka plan da bir mağduriyetin kısmi olarak oluşabileceğinden bahsetmiştim.
Yahu ne oldu o iş bilenleriniz var mıdır? Samimiyetle soruyorum, çünkü ben bilmiyorum.

Daha Fazla Oku

LGBT'ye Karşı Olan Eski LGBT Üyelerinin, Kendi Toplulukları Tarafından Dışlanması

Herkese Yeni Bir Blogtan Selamlar;
Bu sefer yazdığım yazımda hususiyetle dikkat çekmeye ve ilgi toplamaya çalışmıyorum. Yalnızca uzun zamandır yaptığım bir takım akademik araştırmaların ve sosyal deneylerin kısa özetini yazmak istiyorum. Sonuçta bu blogları bilgilenmek ve bilgilendirmek için yazıyorsak, her şey zihnimizde de kalmamalı ve bir yerlerde yazılı bulunmalı düşüncesindeyim.

Daha Fazla Oku

İnsanlar Neden NFT Alıyor?

 

Herkese Yeni bir Blog’tan Selamlar;
Bir NFT Furyasıdır gidiyor. İnsanlar nft üretip satmak için ciddi mana da bir yarış haline girdiler. Aman dikkat edin, NFT pazaryerleri öyle ucuz yerler değil ve bir resim veya dijital bir objeyi satışa çıkarmak istiyorsanız, hem yayınlanma esnasında hem de satış esnasında komisyon olarak 2 defa para ödemeniz gerekebilir. 
Eğer Cem Yılmaz kadar ünlü değilseniz veya ünlü bir youtuber değilseniz, bence bu işler için ciddi bir emek sarfetmeniz gerektiğini söyleyebilirim.
NFT’nin mantığını anlamak için bir tık kripto blok zinciri sistemini anlamak gerekiyor.
Artık günümüzde blok zincir sistemleri ile veriler saklanabilir, paylaşılabilir hale geldi. Yakın zaman da bir metaverse furyası ile karşılaştık ve blok zincir  tabanıyla metaverse’in sahip olduğumuz dijital donelerin blockchain altyapısında sonsuza kadar saklayabileceğimizi öğrendik.
Hatta yakın bir zaman da bende “Storj” kripto blok zinciri altyapısı ile hazırladığım ses kaydını podcast’e dönüştürdüm ve tüm podcast servislerinde yayınladım. Dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz
Şimdi bu mantıktan yola çıkarak, NFT dediğimiz şey sahip olduğumuz dijital donenin, alışagelmiş harddisk, flash bellek gibi saklama birimlerinden dışarı çıkarak blok zincir sistemiyle korunabilmesi ve takip edilebilmesi mümkün oluyor. Bunu bir tapu veya araç ruhsat kaydı gibi düşünebilirsiniz. Nasıl ki resmi kayıtlardan bir tapu veya aracın kaydının silinebilmesi mümkün değilse de, bunun da mümkün değildir. Tabi NFT’yi özel kılan nedenlerden bir tanesi de bu oluyor. Yani satın alınan dijital obje, artık bizimdir.
Analiz araştırma platformu DappRadar tarafından hazırlanan bir rapora göre, NFT veya paraya çevrilemez token ticaret hacmi 2021’in üçüncü çeyreğinde 10.67 milyar dolara yükseldi. Bu, önceki çeyreğe göre %704’lük bir artış olarak kripto para tarihine geçti. Özellikle Ağustos ayı bu büyümeyi hızlandırdı. DappRadar’a göre, 5,2 milyar doların üzerinde işlem hacmiyle rekor kıran bir aydı. Eylül’de işler biraz soğumuş olsa da, ticaret hacminde hala 4 milyar doları aştı. DappRadar’a göre bu büyük artış, insanların NFT’lere yüzlerce ve bazen de milyonlarca harcama yapmasının iki temel nedeni arasında bağlantı kuran bir dizi faktörün sonucu.

Teknolojiye Olan İnanç

Her şeyden önce, NFT yatırımcıları onlarda uzun vadeli değer görür ve zamanla değerleneceklerine inanırlar. 

NFT’ler dijital varlıklardır ve sanat, koleksiyon ve hatta memler gibi çevrimiçi herhangi bir şey olabilir. İlk NFT projelerinden biri olan CryptoPunks gibi bazı projeler nadir görülüyor. CryptoPunks topluluk içinde büyük saygı görür ve genellikle her biri altı veya yedi rakama satılır. 

Birçok yatırımcı, NFT’leri çevreleyen teknoloji konusunda da yükselişte ve bunun için bir takım kullanım durumları görüyor. 

NFT’ler, blok zinciri adı verilen merkezi olmayan bir dijital defter üzerindeki kodla temsil edilir. Her NFT, tıpkı fiziksel bir varlık gibi alınıp satılabilir, ancak blok zinciri, her birinin mülkiyetinin ve geçerliliğinin izlenmesine izin verir. Teknoloji son derece çok yönlü ve yenilikler hızla gerçekleşiyor, bu da alandaki yatırımcılar için heyecan verici hale geliyor.

NFT kodlayıcısı ve geliştiricisi Benyamin Ahmed, daha önce, “NFT’ler, insanların profil resmi olarak kullandıkları sanat eserleriyle başladı, ancak pasaportlar, müzik, uçak biletleri ve hatta evler ve arabalar gibi bir dizi başka öğeye genişleyebilir” diyor. 

NFT’ler için mevcut kazançlı bir kullanım, kullanıcıların blok zinciri tabanlı video oyunlarında kullanılmak üzere kaplamalar veya aksesuarlar gibi şeyler satın alabilecekleri oyun içi öğelerdir. DappRadar, yalnızca 2021’in üçüncü çeyreğinde oyun içi öğelerin 2,3 milyar dolarlık işlem hacmi oluşturduğunu tespit etti. Bu, toplam NFT işlem hacminin %22’sini temsil ediyor.

Sosyal Sermaye

Önemli NFT koleksiyoncularından Gmoney daha önce CNBC Make It’e verdiği demeçte, NFT’lere sahip olmak, tıpkı bir Rolex veya Lamborghini’nin “gerçek hayatta” yaptığı gibi, kripto topluluğunda bir tür sosyal statü sunuyor. Kripto topluluğundaki çoğu insan gibi, yalnızca çevrimiçi takma adıyla tanınır ve anonim kalmayı tercih eder. Burada NFT’ler ise alıcıların ciddi bir sosyal statü sağlıyor beyanını yaptı.

“Biri gerçek dünyada bir Rolex satın aldığında, saatin kullanım değeri nedeniyle binlerce doları harcamaz. Basit bir 5 dolarlık saat aynı yardımcı programı gerçekleştirebilir. Durumlarını ‘esnetmek’ için” dedi Gmoney. “Bir NFT ile, onu avatarım olarak Twitter ve Discord’da yayınlayarak, bir resimle hızla ‘esnek’ yapabilirim.”

Bu “esnek”, daha önce yaygın olarak bilinen bir kripto ve NFT yatırımcısı olan Cooper Turley, bir yatırımcıya “NFT’lerin en değerli yönü” olan kripto topluluğuna erişim ve kabul sağlayabileceğini söyledi. “Bir topluluk olmadan, NFT’lerin hiçbir değeri yoktur. NFT yatırım tezim, yalnızca mevcut bir topluluğun gücüne veya ortaya çıkma potansiyeline dayanmaktadır.”

DappRadar, NFT’leri çevreleyen topluluklar büyüdükçe, NFT projelerinin daha çok markalara benzediğini belirtiyor. Raporda, “Snoop Dogg, Shaquille O’Neal ve Steve Aoki gibi ünlü ünlüler, seçkin topluluklara katılan ve NFT alanının sosyal görünümünü daha da güçlendiren en son üyeler arasında yer alıyor” dedi.

Gmoney’nin dediği gibi, “bir şeyin parçası olmak ve bir grubun parçası olmak istemek doğaldır.”

Ülkemizde ise birşeyin veya bir grubun parçası olmaya genelde youtuberlar çalışıyor. Elindeki potansiyel kitleye yeni dijital ürünler satmayı hedefleyen youtube sektörü, Türkiye’de uzun bir süre bayrağı taşıyacak gibi duruyor.

Bir sonraki blog’ta görüşmek üzere;

Kıbrıs'ın Kara Sınırından Ayrı Türk Parçası: Erenköy

 

Herkese Merhabalar;

Uzun süredir bir blog yazmadığımı farkedince sizler için bu sefer teknoloji konularından dışarı çıkarak artık 2. mezuniyetimin arefesinde olduğum Uluslararası İlişkiler’e dair ve ülkemiz için önemli olan bazı konularda da bir kaç satır yazmak istedim.

Erenköy nedir desek, etrafı mansura, alev kayası, Selçuklu Türk köyleri ve en azılı EOK’cıların bulunduğu Rum köyleri ile sarılmış bir mücadele destanının yazıldığı yerin adıdır diyebiliriz.

1955 yılında başlayan EOK saldırıyla beraber Kıbrıs Türk’ü için yıllarca süren varoluş mücadelesi bir ölüm kalım savaşına dönüşmüştür. 1958 yılında Türk Mukavemet Teşkilatını kuran Kıbrıs Türkleri her ne kadar kendisini en cesur şekilde savunmak istese de, EOK’cılar karşısında Türklerin o dönem EOK’cılar tarafından yapılan tam teçhizatlı saldırılarına cevap verecekleri bir teçhizat ve ekipmanı bulunmaması nedeniyle oldukça zor koşullarda savaşmak zorunda kalmışlardır

  

Teşkilat üyeleri, tamamen kendi zekalarıyla derme çatma su borularıyla yaptıkları silahlarla bu savaşı kazanamayacaklarının tamamen farkındaydı. Erenköy’ün deniz kenarında olmasından ötürü kendi aralarında tamamen ciddi bir inisiyatif alarak, balıkçı tekneleri ile Anamur kıyılarına hareket ettiler.

Erenköyle Anamur Deniz Güzergahı

Bu zorlu süreçte tamamen kendi başına aldıkları inisiyatif ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de desteğiyle, ilk silah sevkiyatını başarılı bir şekilde gerçekleştirdiler. Tabi bu sevkiyat öyle bir sevkiyat oldu ki, Kıbrıs Türk’ünün zor günlerinde derin nefes almasını sağladı.

Bu inisiyatifi alan kahramanların da isimlerini buraya yazmak gerekir. Bu denli büyük vazifeyi gerçekleştiren kahramanlar; Celal ve Vehbi Mahmutoğlu kardeşlerdi.

KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’ın eski danışmanı Sayın Sabahattin İsmail twitter üzerinden yaptığı açıklamasında ise, bu 80 km’lik mesafenin hiçbir zaman gündüz vakti yapılmadığını, hemen hemen hepsinin sabaha karşı 5-6 sıralarında yapıldığını dile getirmiştir. Yolculukların gece yapılması sebebiyle de Rum askerlerine hiçbir zaman yakalanamadıklarını dile getirmiştir.

Tabi bu görevi ifa eden 2 kahramanımız Asaf Yılmaz ve Hikmet Rezvan ise şehit düşmüştür. 

Zaman içerisinde bölgeye yapılan sevkiyatlar sayesinde tonlarca mühimmat ve 600 kadar üniversite öğrencisi de bölgeye çıkabilenler arasındaydı. 

Bu harekatın en hassas noktası ise, bölgede bulunan hiçbir aile Türkiye topraklarına gitmek istemedi ve köyünü de terk etmedi. Bölgeye çok fazla mühimmat ve üniversite öğrencisi gelmiş olsa da bölgeden hiçbir zaman hiç kimse ayrılmadı.


8 Ağustos 1964 tarihinde, garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahale eden Türkiye Cumhuriyeti, Rum milli muhafız ordusunu geri püskürttü ve bu esnada uçağı Rumlar tarafından isabet alan Yüzbaşı Cengiz Topel ise, her ne kadar yaralı bir şekilde paraşüt ile yere inmeye başarsa da Rumlara esir düşerek işkence yapılması sonucunda şehit düşmüştür.

Cengiz Topel

Yüzbaşı Cengiz Topel’in şehit düşmesi ile alakalı incelemelerde bulunan doktorun beyanları Rumların nasıl kural tanımaz ve hayvanca tavırlar içerisinde olduğunun en bariz göstergesidir.

“Eşref Düşenkalkar, “Türk doktorların ve Birleşmiş Milletler askerlerinin huzurunda Topel’in cesedini dikkatle incelediğimde, sol gözünün Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve her iki kolunun pazusunun matkapla delinmiş olduğunu gördüm. Edep yerleri ezilmiş, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakılmıştı. Sol ayağı da kırılmıştı. Bunlar yetmezmiş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsü yarılmış ve çuval diker gibi yeniden dikilmişti İç organlarını çalmışlardı, akciğeri ve kalbi noksandı” der”. 

(Vehbi Zeki Serter, Kıbrısta Rum – Yunan Saldırıları ve Soykırım, ATASE, s.231-236 içinde)

Bölge de yaşanan savaş sonrası, Erenköy’e sıkışan halk, Rumların her türlü baskısına göğüs germiş ve ekmeğini paylaşmayı da çok iyi bilmiştir. 

Bugün bizler, Erenköy’e gitmek istersen maalesef geçemiyoruz. Ayrıca Erenköy’de bir yerleşim de söz konusu değil. Şu anda sadece askerlerimiz bulunuyor ve Erenköy’ün 1960’lı yıllarda yapılan bir okulu ise şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz askerimiz kullanıyor.

5 Kasım 2021 tarihli çıkan bir habere göre, Kıbrıs’ta yeni açılacak olan Yeşilırmak Sınır Kapısı ile, 15 km uzaklığında bulunan Erenköy’e ulaşım artık haftanın 3 günü olacak şekilde gümrük kontrolsüz sağlanabilecek.

Ayrıca buna askeri teçhizat bulunmamak kaydı ile ailelerin de geçmesine müsaade edildi. 

Tabi Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel’e bunları yapan bir kavmin, bu hareketini uluslararası ilişkiler anlamında nasıl bir klasik realizm veya neoklasik realizm düşüncesinde olacağını zamanla göreceğiz.

Bir sonraki blog’ta görüşmek dileğiyle;

E-Ticarette Satılmak İstenen Ürün Nasıl Seçilmeli?

 

Herkese Merhabalar;
Hem bir podcast yapacağım hem de blog olarak yazabileceğim bir yazı ile karşınızdayım.
Pandemi döneminin muazzam etkisiyle, artık evimize giren makarnaya kadar e-ticaret üzerinden alışveriş yaptığımız bu dönem de, bazı satıcıların satışları hüsran ile sonuçlandığını ve başarısız senaryolar ile karşılaştığımızı görüyoruz.
Yakın zamanda bir e-ticaret sistemini test etmek için yaklaşık 50 birim ve 10 kalem ürünü ilgili e-ticaret sitesinde yayınladım. Toplam 3,5 günde tamamını sattım. Tabiki de ticaretini yapmaya da devam edeceğim. Amacım sadece o sistemi test etmek idi ve oldu.
Genel anlamda yeni satıcıların zihni “en çok satan ürünleri bulalım da, onları satalım” veya “en çok satacak ürünleri üretelim de onları satalım” düşüncesiyle yaşıyorlar. Tabi işe yaramaz demiyorum. Fakat bi zihniyetin ticari mana da bir çok risk taşıdığını düşünüyorum.
Çünkü bunların araştırmasını yapan insanlar, Hellium10 gibi çeşitli anahtar kelime algoritmalarına dayanan programlar ile iş yapmaya çalışıyorlar. Genel anlamda bakarsak mantalite hatalı değil. Doğru bir iş yapıyorlar. 
Fakat konuyu bir de benden dinleyin..
E-Ticaret dünyasını büyüüüüük bir market olarak hayal edin. Gross bir market gibi düşünün. Eğer bir markette çalıştıysanız, o market içerisinde dizili olan bütün ürünlerin bir plan dahilinde olduğunu bilirsiniz.
Örnek vermek gerekirse;
Kuru Gıda reyonuna gittiğinizde, Makarnaları görürsünüz fakat makarnaların yanında da makarna süzgeci satıldığını görürsünüz veya makara tenceresi, onun hemen yakın çevresinde de ketçap ve mayonezin satıldığını görürsünüz. Burada ilgili market, makarna alan kişiye makarnanın yan ürünlerini de pazarlamak istiyor ve bu ürünleri de size satmak istiyor. Buna “emplantasyon işlemi” denir. Tam olarak bu işleri büyük marketler de “Emplantasyon Uzmanları” yaparlar ve genel olarak bu işleri çok iyi bilen market çalışanları da satışlara ciddi destek verdiği için şirketin büyüklüğüne göre kıdem atlarlar.
Konumuza geri dönersek;
Siz burada ben direk makarna satarak işe gireceğim diye girecekseniz, Allah yardımcınız olsun demek, en doğru cümledir. Eğer bir ürün “doyum noktasına” gelecek şekilde satılıyorsa bunda yüksek seviye de rekabet var demektir. Bu rekabette sizin diğerlerinden daha kaliteli ve ucuz satmanız gerekir ki, bu bir AR-GE bile gerektirebilir. 
Mesela bazı youtuber’lar, yeterki videolarım izlensin mantığından hareketle sattığı ürünleri yayınlıyor. İşe yaramaz demiyorum. Fakat onun sattığı ürünleri tedarik etmeye çalışmaya girişmeniz dahi, sizin belinizi bükebilecek sonuçlarla karşılaştırabilir demek istiyorum.
Eğer işe yeni giriyorsanız, önce makarna süzgeci satarak başlayın derim. Makarna süzgecinin, makarnaya oranla satışı daha az olacağı için rekabet edilebilirlik yönü daha fazla olacaktır. Bir de market içerisinde eğer en ucuz makarna süzgecini siz satıyorsanız, kâr marjınız yüksek olacağından başarıya ulaşmanız daha mümkün olacaktır.
Peki bunu sanal dünya da yapabilmek nasıl mümkün?
Sanal dünya da “satışı olmayan” ürün diye bir şey yoktur. İyi bir şekilde optimize edilmemiş ürün vardır. Mesela siz makarna süzgeci satıyorsanız, “Makarna Karıştırıcısı” sizin bir anahtar kelimenizdir. “X Marka Makarna” cümlesi sizin bir anahtar kelimenizdir. “Makarna Tenceresi” sizin anahtar kelimenizdir. 
Yine markete geri dönersek, insanların bir markete girdiğinde ilk gördükleri şeyler gondol başlarıdır. Büyük şirketler o gondol başlarını parayla kiralarlar. Bu da öyle ucuz rakamlar da değildir. İnternet dünyasında da bu argümanı bulmak her zaman kolaydır. Çünkü bütün e-ticaret siteleri reklam satarlar ve sizden bunun için para alırlar.
Yine bir gross markete girdiğiniz zaman, marketin kalabalıklığına göre belirli dakikalar içerisinde bazı ürünlerde damping indirimler uygulanır. Bu gibi taktikleri yine e-ticaret siteleri kampanyalar yaparak uygularlar ve kaçırmamanız gerekir.
Ürün seçimi ise şöyle olmalıdır;
Eğer benim maddi gücüm çok yüksek ve ben dilediğim gibi malımı koyarım, AR-GE’mi yaparım malı çok ucuza imal ederim diyorsanız, buyrun makarnacı olun. Hem de kendi markanızla olun…
Eğer benim maddi gücüm orta seviyeler de veya biraz altında diyorsanız, en ucuz makarna süzgecini tedarik edin ve makarna reyonunun yanına ürününüzü en ucuz fiyata koyun. (Sanal dünya da buna buy box” veya “Satın Alma Kutusu Kazanma” gibi ibareler kullanılıyor.
Eğer daha inovatif bir yaklaşım sergileyeceğim diyorsanız, o zaman siz makarna reyonunun yanına ve makarna ile kesinlikle kullanılabilecek fakat markete daha girmemiş bir ürünü bulun ve onu pazarlayın derim.
Ben size “Makarna” diye örnek veriyorum. Artık siz ürün çeşitliliğini kendi zihninizde canlandırın.
Gelelim Hellium10 gibi programlara… Bu programlar size bir marketin gün sonunda hangi ürünü ne kadar satış yaptığının raporunu verir. Yararsızdır demiyorum, hangi ürünü satacağınız konusunda fikirler verir fakat bir ürünün çok satılmış olması, o ürünün doyum noktasına gelmediğinin anlamına gelmez. Eğer doyum noktasına ulaşmış bir ürünü yüklü bir şekilde tedarik ederek, satmaya kalktığınızda doyum noktasına gelmiş ise, tedarik ettiğiniz ürünler tam olarak sizi hüsrana uğratabilir. Bir çok satıcının maalesef kaçırdığı nokta da tam olarak burasıdır.
Umarım verdiğim örnekler yararlı olmuştur.. 
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere 🙂

Podcast ile Nasıl Para Kazanılır? – Basit Usülde Podcast'ten Para Kazanma Yöntemi

 

Herkese Merhabalar;
Yine bloglamayalı uzun zaman olmuş.. İşler güçler yoğun, bundan ötürü biraz blogtan uzak kaldık.
Bu yazımda sizlere, podcast üzerinden para kazanma hakkında yazmak istiyorum. Son zamanlar da popülaritesi devamlı artan ve 7 Nisan 2021 tarihinde İpsos araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre ülkemizde günlük 650.000 dinleyiciye ulaşan ve insanların seslerini kolaylıkla ulaştırmaya başladığı podcast emin adımlarla büyük bir mecra olabilme yolunda ilerliyor.

Eğer bir merakınız, belirli konularda kendinizi ifade edebileceğiniz bir bilgi birikiminiz yok ise, bence bu işlere girmeyiniz.

Bir süredir podcast yapan birisiyim ve yakın çevremde ki arkadaşlarım dahi, bana “hadi beraber de podcast” yapalım diyor. E tabi haliyle kendilerini kırmıyorum ve “evet yapalım” diyorum. Sonra ne oluyor ? Bir kaç bölüm sonra kendileri devam etmiyorlar ve bırakıyorlar.

Tam olarak her işte olduğu gibi, bu işte de problem burada başlıyor. 

Süreklilik bir işte yok ise, o işte başarı olması mümkün değildir!

Tahmin edersiniz ki kimse anasının karnından “podcaster” olarak çıkmadı. Eğer ünlü ve medyada tanınmış bir sima değilseniz, zaten maça 1-0 geriden başlamış bulunuyorsunuz. Normalden daha fazla çalışmanız gerekiyor ve sesinizi ulaştırmanız gerekiyor. Ayrıca süreklilik kaçınılmaz husustur. İki program yapıp 10.000 dinlenme beklemeyin. Belki de hiç kimse gelmeyecek. Podcast algoritmalarına hizmet etmeniz gerekmektedir ki algoritmalar size yardımcı olsunlar. Algoritmalar sizden devamlı 50 tane podcast beklemiyor. Haftada bir yapacaksanız, bir yapın. Ayda bir yapacaksanız, o da olur. Ama sürekliliğinizi kaybetmeyin.

Diğer yandan kendinize sormanız gereken ilk soru şudur;

-Ben Podcast Yaparken İnsanlara Ne Anlatacağım?

Naçizane düşüncem, eğer psikoloji, felsefe ve tarih konularda mükemmel değilseniz, sakın kitapların özetlerini anlatmayın. Kısa süre de takipçi sayınız neredeyse sıfır seviyesine gelecektir. İnsanlar genelde “haber” kategorisini saymazsak, yaşanmış tecrübeleri yalın bir dil ile dinlemeyi seviyorlar. Bu bir komedi şovu da olsa, diğer şovlar da olsa durum böyle.

O zaman sırasıyla başlayalım..

Basit Usülde Podcast’ten Para Kazanma Yöntemi

Eğer Basit usülde bu işi yapmaktan konuşacak ise, önce en basit şekilde podcastlerinizi nasıl yayınlayacağınızdan da bahsetmemiz gerekiyor. 

Podcast’lerinizin yayınlanabilmesi için, sizin bir servis sağlayacıya ihtiyacınız vardır ve bu servis sağlayıcılardan ise “RSS” ismini verdiğimiz bir linke ihtiyacınız vardır. Bunun için bir para ödemenize gerek yok. Spotify tarafından desteklenen “Anchor.fm” internet sitesi zaten sizin ihtiyacınızı fazlasıyla karşılayacaktır.

Anchor, tamamen podcast yapmak isteyenlerin faydalandığı bir internet sitesidir. Mobil uygulamalarını kullanarak, 5 kişiye kadar podcast yapabilirsiniz.

Anchor’da bir kayıt oluşturmadan önce, ne konuşacağınıza karar verin. 1 fragman (trailer) ve başlangıç için 30’ar dakikayı geçmeyecek şekilde 3 bölüm hazırlayın. Çok güzel bir şekilde “Cover Art” hazırlayın, yani podcast şovunun görselini ve arkasından Anchor internet sitesinde, kanal bilgilerinizi giriş yaparak ve ses kayıtlarınızı da yayınlayarak, podcast kayıtlarınızın yüklemelerini yapınız.

Sistem spotify’a 3 podcastinizi de otomatik gönderecek ve yayınlayacaktır. Fakat Google Podcast, Apple Podcast gibi platformlara sizin yüklemeniz gerekmektedir. Tabi bunu yükleyebilmeniz için de yukarıda anlattığım “RSS” koduna ihtiyacınız bulunmaktadır.

Ses dosya yüklemeleri tamamladıktan sonra “Podcast Availability” sayfasından RSS kodunu kopyalayınız.

Bunu yaptıysanız, zaten işin büyük bir kısmını bitirdiniz demektir.
Şimdi size diğer platformlar da nasıl yayınlayacağınızı sırasıyla anlatayım.

  • Apple Podcast Üzerinden Podcast Yayınlama

Podcastlerinizi hazırladınız ve artık Podcast mecrasına çıkmak istiyorsunuz 🙂 Podcast deyince, ilk podcast mecralarından Apple Podcast her zaman yayınlanma tercihlerinde önceliğimiz oluyor. Hoş, son zamanlar da yaptığım incelemede kendi podcastlerimden de baktığımda insanlar spotfiy üzerinden ve web üzerinden dinlediklerine de şahit oldum.
Apple Podcast’e giriş yapabilmeniz için, önce Apple’ın “Podcast Connect” sistemine giriş yapmanız gerekmektedir. Buraya tıklayarak girebilirsiniz.  Eğer bir iPhone kullanıcısı iseniz, doğrudan iPhone üzerinden giriş yapabilirsiniz. Eğer bir iPhone kullanıcısı değilseniz dert etmeyin. “SMS ile Konfirmasyon” sistemini kullanarak bir Apple kullanıcı kimliği oluşturabilir ve sisteme girebilirsiniz. 

Apple sizden bir kaç bilgi isteyecek ve arkasından Apple Podcast sayfasına giriş yapmanıza olanak sağlayacaktır. Bu süre 5 dakika da sürebilir, 1 hafta da sürebilir. Tamamen Apple’ın keyfiyetine bağlı olmakla beraber, bu konuda mağduriyetler yaşayanları dahi yabancı forum sayfalarında gördüm.

Bu süreci geçtiğinize göre, artık Apple’da podcast yayınlayabilirsiniz.
Podcast ekle butonuna tıkladığınızda size “New Channel” veya “New Show” diye iki seçenek çıkıyor. Burada “New Show” kısmına tıklıyoruz ve karşımıza aşağıda ki ekran geliyor.

Karşımıza iki seçenek çıkıyor. Birinci seçenekte RSS Seçeneği ile Şovu ekle butonuna tıklamamız gerekiyor. İkinci seçeneği şu anda ülkemizde kullanamıyoruz. 

Anchor web sayfasından aldığınız RSS Kodunu buraya yapıştırıyorsunuz ve “Ekle” butonuna tıklıyorsunuz. 

Apple sizden, bir kaç iletişim bilgisi talep edecek ve arkasından yaptığınız podcastlerin önünüzdeki ekrana düşmesi gerekmektedir. Bunlar da tamamlanınca “Submit for Review” butonuna tıklayın ve gönderin.

Apple çok nadir bir şekilde podcast’leri değerlendirmeye alıyor. Zannedersem bu rakam %1’in dahi altındadır. Ortalama 1 dakika içerisinde genel de yayına giriyorsunuz ve Apple Podcast mecrasına girmiş bulunuyorsunuz 🙂

  • Google Podcast Üzerinden Podcast Yayınlama

Google Podcast Üzerinden Podcast Yayınlama, Apple Podcast’e göre daha kolaydır.

Buraya tıklayarak “Start Now” butonuna basıyoruz ve giriş yapıyoruz.

Arkasından aşağıdaki alana RSS Kodumuzu yapıştırıyoruz. 

Google bizim e-posta adresimize bir doğrulama kodu gönderiyor ve onay verince, RSS’i Google Podcast servislerine göndermiş oluyoruz

Podcast şovunuzun Google Podcast servislerinde yayınlanması 3 gün kadar sürecektir. 

  • Spotify Podcast Üzerinden Podcast Yayınlama

Anchor servisini kullandıysanız, buna ihtiyacınız yoktur. Çünkü yayın hayatına başlamıştır 🙂

Podcast’ten Hangi Yollar ile Para Kazanabiliriz?

Öncelikle dinleyecilerinize karşı dürüst davranmanızı tavsiye ederim. Bir ürün veya hizmet pazarlıyorsanız, açık açık onlara “ben buradan komisyon alıyorum” diyebilirsiniz. Bu sizi dinlemekten hoşlanan insanların size saygı duymasını ve destek vermesini de sağlayabilir.

  • İş Ortalıklığı Modeli ile Para Kazanmak

Neredeyse tüm İnfluencerların yaptığı yöntem diyebiliriz. Mesela siz “Ebeveyn Olmak” üzerine bir podcast şovu yapıyorsunuz. Bunu anlatırken, amazon affiliate, trendyol gibi internet sitelerinin iş ortaklığı sistemine dayanarak ürünler tavsiye edebilir ve bu ürünlerin linklerini podcastin ilgili bölümünün açıklamasına koyarak bir miktar komisyon alabilirsiniz.

  • Sponsorluk

Bu dönem de sponsor bulmak tabii olarak zor olabilir. Bunda sıkıntı yok. Fakat harika bir şov hazırlıyorsanız, zaman içerisinde keşfedilebilirsiniz ve sponsorluk alabilirsiniz.

  • Kendi Ürünlerinizin Satışı

Dinleyicileriniz için özel ürünler tasarlayabilirsiniz. Bu ürünleri de yine bir e-ticaret platformunda yayınlayabilir ve podcast esnasında pazarlayabilirsiniz.  Geçen ay etsy tarafından hazırlanan podcast serisinde satıcılarının podcast’lerini yayınladılar ve hiç satış yapamamış insanlar dahi kısa süre de satışlarını gerçekleştirdiler.

  • Aylık Ödemeler Alın

Bunu tabikide yapabileceğiniz en iyi platform “Patreon”dur. Patreon üzerinden kullanıcılarınızdan küçük meblağlarda destek isteyebilirsiniz. Bu destekler kapsamında onlara “Podcast’i herkesten önce dinleme, Beraber yapacağınız podcastler” gibi teklifler de bulunabilirsiniz.
Sonuç olarak;
Bir podcast şovu yapıyorsanız, içerikler çok önemlidir. İçerik kalitenizin yüksek olması size daha fazla kazanç sağlayacaktır.
Bir sonraki yazımda “Profesyonel usülde Podcast’ten Para Kazanmayı” anlatacağım. 
Görüşmek Üzere 🙂

Sanal Bahis Siteleri Nasıl Çalışır ? ve Neden Sanal Bahis Oynamak Aptallıktır !

 

Merhaba

Arzu ederseniz, yazıyı okumadan, direk podcast olarak dinleyebilir ve podcast yayınlarımı takip edebilirsiniz.

Herkese Merhabalar;
Öncelikle sanal bahis oynayan dostlar için kırıcı bir başlık attıysam üzgünüm. Fakat yaklaşık 20 yıllık bir yazılım geçmişi olan birisi olarak size arka planda dönen algoritmadan bahsedersem zannediyorum bi tık vazgeçmenize yardımcı olabilirim. Çünkü insan yapısı bir sistemin arkasındaki mevzuları öğrenmeye başladığında gerçekten soğuyabiliyor.
Kumarda her zaman kasa kazanır mantığının da en kolay olduğu yer sanal bahis siteleridir. Yazılım altyapıları kaybetmeniz için anlık değiştirilebilir, sanal masadaki kişilerin bahislerini anlık olarak tespit edip herkesin tersine göre anlık hareket edebilecek bir yapıya sahiptirler. Onun için her daim bahis sitesinin kazanacağını size garanti edebilirim.
Bu yazımı yazmama, biraz da bu işle batan insanların videolarını izlemek etkili oldu. İzlediğim bir videoda “ben elimde hiçbir zaman 30.000 TL görmedim ama 1 haftada 50.000 TL kaybettim” diyor. Gerçekten berbat bir durum.. Hatta berbat ötesi berbat durum.
Bu durumun yasal kısmına girmiyorum bile.. Suç üstüne suç.. Emniyet teşkilatımız artık banka hesaplarını kolayca takip ederek kumar oynayan bireyleri kolayca tespit ederek oynayan kişiye para cezasını, oynatana ise para ve hapis cezasına çarptırıyor.
Efendime söyleyim, VPN kullandınız Bitcoin ile ödediniz o oldu, bu oldu ve oynamayı başarıyorsunuz.. Oynayanların çoğu bunun bir hastalık olduğunun farkında fakat uyuşturucu kullanan birisinin tedavisi amatem gibi yerlerde yapılabilirken, bu hastalığın tedaviside oldukça kısıtlı.. Hatta konu ile alakalı sosyolog ve psikologların devreye girmesi gerektiğini düşündüğüm bir durum.
Neyse, konuya dönelim.. Bugün Avrupa’da 22,4 milyar Avro’ya ulaşmış bir sektörden bahsediyoruz. Bunu yasallaştıran düzeyde büyük ülkeler mevcut.. Tabi öncelikle Amerika ve İngiltere diyebilirim. Sistem bir nevi kumar şirketleri için finans şirketi niteliğinde çalışıyor. Yani paralar kısmi olarak vergiler düzgün ödendikçe devlet koruması altında hareket ediliyor. Bu konuda Asya kıtasında en çok lisans dağıtımını yapan ülkelerden biri de Müslüman ülkemiz Endonezya’dır 🙂
Lisans hakkına sahip sanal bahis siteleri bu durumu öne sürerek “Güvenilir Bahis Sitesi” diye günyüzüne çıkıyor. Fakat bu “Güvenilir” ibaresi benim Muş’ta ki Mehmet abim, Isparta’daki Ahmet abim için geçerli değil. Çünkü devletler kendi vatandaşlarını koruma haklarını sunarlar. Gidip İngiltere’den yasal lisans almış kıçı kırık bir sanal bahis sitesinin bir Türk vatandaşına ne hayrı dokunabilir ki? Aksine heriflerin amacı cepteki parayı almak..
Başlı başına devasa bir sektörden bahsediyoruz. Şimdi bu gibi internet siteleri her sunucu şirketinin sunucularında barınması mümkün olmadığından kendi sunucularında barındırırlar ve neredeyse günlük statik ip değiştiriler. Statik IP değiştirmek demek, hırsızın günlük kılık değiştirmesi gibi zihninizde hayal edebilirsiniz. Belirli noktalara yakalanmamak için bunu yaparlar.
Sistem genelde dünya genelinde franchise’ın ismini sizin belirlediğiniz şeklindeki mantığıyla çalışır. Şöyle anlatayım.. Bu yazımı yazarak sizin okumanızı sağlayan sistem “WordPress” isminde bir sistemdir. Herkes rahatlıkla ulaşabilir ve benzerini kurabilir. Kumar sistemi de benzer mantığa dayandığından artık herkes belirli lisans ücretlerini ödeyerek bunu yapabilir hale gelmektedir. Siz bir internet sitesi adı satın alırsınız. Arkasından heriflere dersiniz ki, benim sitemin adı şudur. Arkasından sizin adresinizi kendi server’larına yönlendirerek siteyi kısa sürede kurarsınız.
Özellikle Amerika’da ki şirketler bir isim hakkına kendi oluşturdukları sanal sunucuda ortalama büyük büyük paralar ödeyerek sahip oluyorsunuz. Büyük büyük paralar ödeyen o şirketlerde, kaybettikleri paraları kazanmak için büyük büyük paralar toplama hayaliyle yaşıyorlar.
Arka planda internet sitesi sahiplerine verilen bir admin paneli bulunuyor. Biraz önce yalandan bir bahis yazılımı satan sitenin demo sayfasında admin alanına girdim :)) Ekran görüntüsü koymayı istedim fakat yapamıyorum. İleri düzey bildiğimiz dolandırıcıkların, 2 tık daha üstünden bahsediyoruz. Tahmin edersiniz ki, o admin panelinde kişinin oynadığı oyundan yapacağı hamlelere kadar herşey anlık görülebiliyor ve izlenebiliyor. Bu izleme de insan gözüyle olmuyor. Algoritmalar tamamen yönetiyor. Hatta sistem algoritması, internet sitesi sahibine şöyle diyor. “bugün % kaç kazanmak istiyorsunuz?” :))) %’lik orana göre oyunlar belirleniyor.
Şimdi basit bir Amerikan Ruleti oyununu hayal edelim.. Masa’da 6 kişi var. 2 kişi kırmızı dedi, 1 kişi siyah dedi, iki kişi çift gelir dedi, 1 kişi tek gelir dedi ve diğer kişi de bir rakama tıkladı. Sistemin de tüm bahislerden kazandığı paranın 100 TL olduğunu varsayalım. Algoritma masadaki kişileri kaybetmemek adına en küçük veya bir tık üstü kazanca olacak kullanıcıya öncelik vererek kazandıracaktır. Tabi kazandırdığını diğer masa sahipleri de gördüğü için o anki psikoloji ile bir sonraki elin şansına devam edeceklerdir. Fakat oyun genel ortalamasında her zaman kasa kazanır. Tabi her el de yine masadakiler para yatırmaya devam ederler..
Canlı rulet sistemine gelirsek… Bu konuda İngiltere’de bir kumarhanede çalışmış bir elektrikçinin bir forum sayfasında yazdığı yazıya denk geldim. Anlattıkları kafama da yattı.
“Rulette dönen topun içerisinde metalik tozlar bulunur. Rulet masasındaki numaraların altında ise elektromıknatıslar bulunur. Hangi numaraya gelmesi isteniyorsa, o numaranın altındaki elektromıknatıslar ve komşu rakamların elektromıknatısları yavaşça topu yönlendirerek ilgili numaraya düşmesini sağlar.”
Elektro mıknatıslar bobin gruplarından oluşurlar. Bildiğimiz mıknatısın bobin hali diyebilirim. Fakat bu bobinlere ne kadar elektrik verirseniz, o kadar mıknatıs olacağı için metalik tozlu rulet masası topunun doğru yere gidebilmesi için her rakamın altındaki elektro mıknatısa uygun voltaj verilerek topun da doğru yöne gönderilmesi sağlanmaktadır. Bunun kesin olduğuna dair bir kanıdım yok. Fakat bahsedilen şey mantıksız değil.. Sanal bahis sistemindeki algoritma yönetiminin, fizik kuralları hali diyebilirim 🙂 Canlı rulet oynayan sanal bahis siteleri ise bu ikisini birleştirmiş..
Hani şansım varsa kazanırım diyorsunuz ya? Heh, şansınız falan yok.. Kucağa oturduğunuz kumar şirketinin size ne kadar para vereceğini kestiremiyorsunuz.. o kadar.. başka da birşey yok.
Devam ediyorum.
Genelde böyle sanal bahis sitelerini kumara yıllarını vermiş kumarbazlar açarlar. Amaç belkide hayatı boyunca kaybettiğini veya kazandığını sandığı parayla daha büyüğünü kazanma hevesidir. Bilemem.. Arkasından işin marketing süreci başlar. Hani bu telefonlarımıza gelen kumarbaz sitelerinin sms’leri vardır ya.. o oltalama tekniğiyle kimi kafalarsak kârdır gözüyle bakıyorlar. Diğer pazarlama yöntemi, affiliate’tir. Bu da aslında tarihçesi 20 yılı bulan ve “İş Ortaklığı” sistemi dediğimiz komisyonculuğun internet versiyonudur. Kumar üzerine tavsiye blogları yazan blogger’lar, kumar sitelerinin linklerini paylaşırlar ve buradan yola çıkarakta kazandırdıkları müşterinin yatırdığı para başına komisyon alırlar. Tabi bir sonraki yöntem de facebook ve instagram reklamları.. Maalesef Marck Zuckerberg aklını parayla yitirmiş olmalı ki, kumar sitelerinin reklamlarının facebookta yapılmasına izin veriyor. Bu da facebook’u bizler için gün geçtikçe daha da güvensiz hale getiriyor. Tamam özellikle gençlere göstermiyor diyebilirsiniz. Fakat gençler o facebook’a yaşını doğru girmiyor 🙂
Sanal at yarışları, kollu gambling oyunlarının sanal versiyonlarına girmiyorum bile.. ihtimallerde hep kasa kazanır. Alternatifi düşünmeyin bile..
Spor bahislerinin kategorisi tamamen farklı.. Türkiye adına konuşmak gerekirse, Ana Lisans sağlayıcının TFF’den izin almış ve ödeme yapmış olması gerekiyor. Fakat yapılan araştırmaların spor bahisleri oynayanların %35 kadarının kazanabildiğini veya süreli kazanabildiğini göstermiş. Geriye kalan hep kaybediyor 🙂
Ahlak satmayı seven biri değilim. Fakat konudan müzdarip binlerce aile olunca böyle bir başlık attım. Dediğim gibi kimseyi kırmak değil amacım.
Son olarak sosyal medyada yalandan parayla fotoğraf çekilerek türeyen bir güruh olduğunu da gördüm. Bunlar taktik vererek para kazandırdığını söylüyor. Dostlar.. adamın taktikleri kendine tutsa, gidip satmaya kalkmaz 🙂 Bir de “Şikeli maçlar” falan diye de özellikle belirtiyorlar :)) TFF’den alıyor sanırım bilgiyi.
Bu ve bu gibi siteleri gönül rahatlığıyla ihbar edin. Çocuklarınızı bu gibi sitelerden koruyabileceğiniz üzerine de bir yazı bir süre sonra yazacağım.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, kumarsız kalın.. 🙂

Crack Windows Kullanmayın, %100 Yerli ve Ücretsiz Pardus'a Geçin!

 

Uzuun bir aradan sonra herkese Merhabalar;

Bu yazıyı 3 Mayıs Türkçülük gününe saklamıştım 🙂 

Kullandığımız cep telefonları, bilgisayarlar, tabletler, akıllı saatler, kulaklıklar, akıllı süpürgeler ve hepsi.. Hiçbirisi bize bu ürünler satılırken amaçları bize o ürüne satmak değildir. Arka plandaki en önemli amaç, bizim hayatımızın istatistiklerini alarak bize uygun pazarlama yapabilecekleri reklam gelirlerini kendilerine sağlamak ve ticari anlamda büyümektir. 

Windows, MACOS gibi yazılım işletim sistemleri de kapalı kutudurlar. Yani sizin müdahale etmenize izin vermezler, pahalıdırlar. Değiştiremezsiniz ve güncelleyemezsiniz. Microsoft hukukçuları sokakları tek tek dolaşıp, crack windows yakalamaya ve ceza kesmeye meyillidirler. Parayı ödersiniz ve yine verileriniz pazarlama malzemesi olur gider.

Yerli yazılım ürünleri geliştirilmesi konusunda çok destekçi birisiyim. “GOOGLE NEDEN ÜCRETSİZ ? VE TOPLADIĞI VERİLERİ NE KADARA SATIYOR?” başlıklı yazım 70 binden fazla kez okunmuş. Her defasında ve hemen hemen her yerde, verilerimizin pazarlama malzemesi olduğunu ve bunun önüne sadece yerli yazılımlar yapılarak geçileceğini de söyleyen birisiyim

Bu konuda 2005 yılından bugüne ilmek ilmek çalışarak harika işler yapan Tübitak’ın Ulakbim birimi Windows’a bizleri gerek duymadan %100 yerli ve milli işletim sistemi ile tanışmamıza olanak sağlamışlardır.

Eğer bir yazılım kodlama programı yapmıyorsanız, sadece internette gezinmek, word, excel gibi hesaplama programları ve küçük çaplı görsel editleme işleri yapıyorsanız, evde sosyal medya gibi ağlara bağlanmak için bilgisayar kullanıyorsanız, açıkça yazmak istiyorum. Windows’u ilelebet kullanmanıza hiç gerek yok. Pardus size bu konuda yetecek ve artacaktır.

Yukarıda göreceğiniz gibi, Pardus Windows görüntüsünü andırmaktadır. Windows’a ücret ödeyerek sahip olmak isteyeceğiniz yazılımlar, Pardus’ta ücretsizdir

Pardus’un kurulumu oldukça basittir.  İnternet sitesi https://www.pardus.org.tr/ adresinden ISO dosyasını download ederek kurulumu gerçekleştirebilirsiniz. 

Pardus’un kendisine ait aşağıda göreceğiniz gibi bir uygulama mağazası vardır ve istediğiniz tipteki uygulamaları ücretsiz olarak indirebilir ve kullanabilirsiniz.

Ülkemizin yetkili makamları bizlere çıkarak “Hadi Windows’u kaldırın ve yerine Pardus kullanın” deme şansı yoktur.  Fakat bizim gibi adamlar bunu rahatça size söyleyebilirler.

Diğer yandan eğer eski ve devamlı donan bir bilgisayarınız var ise, yeni bilgisayar almaya bütçeniz hele hele bu dönemde yetersiz ise, yeni bilgisayar almayın!! Eski tip bilgisayarlarda Pardus olağanüstü hızlı çalışmaktadır.  Hatta bilgisayarınızı hiç tanımayacak hale bile getirebilirsiniz. 

Daha önce hiç bir işletim sistemi kurmadıysanız, şu bağlantıya tıklayarak ilgili youtube videosunu izleyip, Pardus’un kurulumunun nasıl olduğunu görebilirsiniz.

Son olarak Pardus gün geçtikçe büyüyen bir kullanım ağına sahiptir. 2009 yılından beri İSKİ, AFAD, MEB, Sağlık Bakanlığının belirli hastaneleri şu anda Pardus’u kullanmaktadırlar. Bugün hala neden kamu kurumlarının tamamı, özellikle üniversiteler kullanmıyorlar anlayabilmiş değilim. 

Pardus, rahat çalışır mı diye düşünmeyin.. Şu anda okuduğunuz bu yazı, bir Pardus işletim sistemine sahip bilgisayarda yazılmıştır 🙂

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle;